Herkesin hayatında yaşadığı o hastalıklı günlerden biri de, hiçbir şekilde ciddiye alınmadığında bile vücut üzerinde derin izler bırakan soğuk algınlığıdır. Ancak, bazen bu basit belirtiler daha ciddi sağlık sorunlarının habercisi olabilir. İstanbul’da yaşayan 35 yaşındaki bir kadın, yaşadığı hafif boğaz ağrısı ve burun akıntısı ile doktor doktor gezdi. Üç kez gittiği hastanelerde yapılan muayeneler, kendisini soğuk algınlığına ait semptomlarla boğuşurken, durumun sandığından çok daha ciddi olduğunu bir süre sonra öğrenmesiyle sonuçlandı. Kadının hikayesi, genç yaşta karşılaşabileceğimiz sağlıklı bir bireyin bile nasıl ciddi bir hastalıkla yüzleşebileceğini gözler önüne serdi.
Deniz, ilk olarak boğazında yaşadığı hafif bir ağrı ve burun akıntısını, yoğun iş temposu ve stresin etkileri olarak değerlendirdi. İş yerinde yaşadığı yoğunluk ve mevsim geçişlerinin de etkisiyle bu durumu normal buldu. İlk gittiği hastanede yalnızca birkaç basit tedavi ve dinlenme önerisi aldı. Ama belirtiler geçmedi, aksine biraz daha şiddetlendi. Üçüncü doktora gidişinde, yorgunluğunun yanı sıra damak tadında değişiklik de hissetmeye başladığını ifade etti. Muayenelerde çekilen kan örnekleriyle yapılan tahliller sonucu, beklenmeyen bir tabloyla karşılaştı. Hematolog, onu bir an önce onkoloji bölümüne yönlendirdi.
Onkoloji doktoru, Deniz'e yapılan tarama sonuçlarını ve MRI görüntülerini inceledikten sonra, mevcut durumunun soğuk algınlığıyla değil, vücuduna yayılmış bir kanser türü ile ilgili olduğunu bildirdi. İlk duyduğunda şok geçiren Deniz, kanser kelimesini bir süre içselleştiremedi. Sağlık raporunda kötü huylu tümörlerin vücudunun birçok farklı noktasında bulunduğu tespit edilmişti. Kendisine belirli bir tedavi yöntemi uygulamaları gerektiği açıklandı: kemoterapi ve gerekirse ameliyat.
Kanser seviyesinin son derece ilerlemiş olduğunu öğrenen Deniz, hem kendisi hem de ailesi için bir dönüm noktasıydı. Yaşadığı karmaşa ve korku, onu derin düşüncelere itmişti. “Ben 35 yaşındayım, hayatın en güzel yıllarında neden böyle bir şey ile karşılaştım?” diye düşünmeden edemedi. Ancak, tedavi süreci hakkında bilgilendirildiğinde, bu savaşın kazanılabileceği umudu yeniden doğdu.
Tedaviye başlama kararı alan Deniz, ilk kemoterapi seansını aldıktan sonra sağlığı konusundaki düşüncelerini ve moral motivasyonunu değiştirmenin önemini anladı. Hem zorlayıcı hem de son derece yıpratıcı olan bu süreç boyunca kendisine destek olan arkadaşları ve ailesi, en büyük güç kaynağı oldu.
Bu sürecin ne denli stressiz ya da zorlu geçtiğini, Deniz’in kendisinin anlatımıyla birlikte, kanserle mücadele eden diğer kişilerin hikayelerini de dinlemek için bir araya geldiği destek grupları sayesinde anladı. Bu tür gruplar, yalnız olmadıklarını anlamalarına yardımcı olurken, aynı zamanda birbirlerine moral vererek zor zamanlar geçiren bireylerin dayanışmasını sağlıyordu.
Deniz’in hikayesi, aslında sağlığımızı göz ardı etmenin neden olabileceği büyük sonuçların bir örneğiydi. Soğuk algınlığı gibi basit belirtileri bile ciddiye almak önemlidir; zira bazen bu belirtiler çok daha büyük sorunların habercisi olabilir. Her bireyin sağlık kontrollerini ihmal etmemesi, gerektiğinde bir uzmana danışarak durumu değerlendirmesi hayat kurtarıcı bir alışkanlık olacaktır. Bu deneyim, sağlık bilincini artırmanın ve kanser gibi çok daha ciddi hastalıklara karşı dikkatli olmanın önemini bir kez daha ortaya koydu.
Son söz olarak, Deniz’in yaşadığı bu hikaye, sadece bir uyarı değil aynı zamanda hastalıklara karşı nasıl cesur ve iradeli olunabileceğinin de bir örneğidir. Kendi sağlığınıza dikkat edin, vücudunuzun sinyallerini dikkate alın ve rutin sağlık kontrolü yaptırmayı asla ihmal etmeyin. Unutmayın, erken teşhis hayat kurtarır!